Sayfalar

19 Ağustos 2010 Perşembe

Mete Akyol dan Yiğit Bulut a…ve 'Çakma Yiğit'

Geçenlerde Habertürk Kanalında başbakana çanak sorular sorarak aferin almağa calışan Yiğit Bulut hakkında Sayın Burhan Özbey'in yazmış olduğu makale ve ona bağlı Mustafa Mutlu'nun yazısı



Yiğit Bulut.
Sana hitap ediyorum…
Habertürk’te Başbakan’la yapacağın konuşma öncesi gelen on binlerce e-mail içerisinden; Başbakan’a yönelik ilk soru olarak, bula bula “vatandaş neden evet desin?” sorusunu mu buldun? “Vatandaş en çok bu sorunun yanıtını merak ediyormuş”, öyle söylüyorsun…
Sen kimi kandırıyorsun Yiğit Bulut?
Aç, sefil, perişan ve çaresiz vatandaşın sorma gereği duymadığı tek soru; “referandumda neden evet diyelim” sorusudur…
Program öncesi şahsınıza geldiğini ifade ettiğiniz on binlerce mail içerisinde ağırlıklı olarak en çok sorulan soru buymuş(!)
Vay bizim çileli başımız!..
Ahır ömrümüzde, sözde ünlü sayılan, yakın geçmişe kadar ülke, millet adına gözü yaşlı söylemlerde bulunan ve bu doğrultuda yazılar yazarak vatan millet edebiyatı yapan ve milyarca liralık maaşa imza atan bir gazeteciden bunları da mı duyacaktık…
Olmadı Yiğit Bulut!
Bu yazı Habertürk’teki programınızın hemen ardından yazılacaktı ama araya giren önemli bir işimiz nedeniyle gecikti…
Vicdan sahibi, dürüst, onun bunun kuklası olmayan köşe yazarları, zaten hak ettiğiniz yazıları yazdılar…
Sen de ertesi günü, suçluluk duyguları içerisinde “İt ürür kervan yürür” gibi çok klasik, hiç de haklı olmadığınız, şahsınıza yakışan bir yazı yazdınız…
Bu satırların yazarı Kocaeli’ de 15 yıl süreyle televizyonlarda “Serbest Kürsü” adı altında siyasi konulu açık oturum programları yaptı ve onlarca ünlü siyasetçiyi programlarına konuk etti.
Konukları arasında kayınpederiniz Sayın Namık Kemal Zeybek’de yer aldı. Kendisine sorabilirsiniz.
Kimler miydi bazı genel başkan unvanlı konuklarımız, sayalım:
Tayip Erdoğan, (bir kez) Kemal Kılıçdaroğlu (iki kez), Masum Türker (4 kez), Saadettin Tantan (5 kez) , Zeki Sezer (iki kez), Muhsin Yazıcıoğlu ( 5 kez), Numan Kurtulmuş (bir kez) ve diğerleri…
15 yıl süreyle yaptığımız programlarımızda, inanın son yaptığınız programda olduğu gibi bir acziyetin içine hiç düşmedik…
Başbakan’a sorulacak onlarca önemli konu ve soru varken, böylesine “çanak” tabir edilen sorularla izleyici karşına çıkmanızın çok büyük tepkiye neden olacağını düşünmediniz mi?
Tabi ki düşündünüz. Düşünmemeniz olanaklı mı?
Bilerek böyle bir tabloya girdiniz…
Çünkü Patronunuz Turgay Ciner’in hükümetle ilgi büyük işleri ve ihale alma umutları vardı…
Diyelim ki, on milyarlarca maaş aldığınız için, yerinizden, koltuğunuzdan olmamak için bu yolu seçmek zorunda kaldınız. Hiç mi biraz vicdanlara seslenebilecek bir sorunuz yoktu? Gerçek ve meslek etiğine inanmış bir sunucu konuğuna, her kim olursa olsun böylesine teslim olur mu?
Hatırlayın Yıllar önce Gazeteci Mete Akyol, Merhum Turgut Özal’ı konuk etmişti. Ertesi gün millet ayağa kalkmıştı, Akyol sorduğu çanak sorular nedeniyle kendisini sıfırlamıştı… O günden beri de pek ortalıkta görünmüyor..
Yiğit Bulut.
Aynı kaderi yaşamanın talihsizliği içindesin.
Hakkınızda yazılan yazıları okudunuz.
Yazılardan çıkan sonuç bize göre; Yiğit Bulut ismi artık the end…
Öyle ezberlediğiniz ve hemen her ortamda bilgiçlik gösterisi yapmak için sık sık kullandığınız, “Osmanlı’nın 1820 lerden sonra ki durumu şöyleydi, böyleydi…” şablonu, artık izleyicilerinize ve okurlarınıza ilgi çekici ve saygın gelmeyecektir…
Fatih Altaylı’da, ayni patronun yani Turgay Ciner’in emrinde…
Onun da maaşı 50-100 milyar dolayında, o sizin gibi tam teslimiyet içerisinde olmuyor. Hiç olmazsa zaman zaman televizyonlarda ve köşe yazılarında hükümeti eleştirebilen yazılar yazabiliyor…
Sonuç olarak:
Yiğit Bulut.
Bundan böyle; Habertürk’teki programlarınızı ve gazete ki köşe yazılarınızı çok zorunlu olmadıkça okumak gibi bir yanlışlık içerisinde kesinlikle olmayacağız…
Çok şükür bizi gittiğimiz yanlış yoldan çevirmek gibi bir iyilikte bulundunuz.
“Bu yazıyı kesin saklayın…” türü köşenizdeki öğütlerinizin de artık zerre kadar önemi olmayacaktır…
Son söz:
Her zaman yazmış, yeri geldiğinde dost toplantılarında söylemişizdir.
25- 50 – 75 – 100 milyar gibi aylık alan gazetecinin/gazetecilerin, gerçek anlamda halktan yana olması mümkün değildir! Tabi istisnalar kaideyi bozmaz.


BURHAN ÖZBEY

******************************************
Mustafa Mutlu

'Çakma Yiğit' kendisini eleştirenlere 'Köpek' demiş!
Geçmişlerini inkâr edip, iktidar yalakalığına soyunanların ortak bir özellikleri vardır:

Hepsi terbiyesizleşirler...

En küçük bir eleştiriye tahammül edemezler ama verecekleri yanıtları da olmadığından bol bol küfrederler!

Bu yalaka arkadaşların sonuncusu da meşhur “Çakma Yiğit!”
Başbakan‘ın karşısında gazeteci olduğunu unutup, sadece hayran hayran gülümseyen bu “Çakma Yiğit”, kendisini eleştirenlere “Köpek” demiş...



***


Sakın kızmayın, seviyesine inmeyin...

Sadece düşünün, “Ne yaptık da bu küfrü hak ettik” diye...
Ben söyleyeyim:

Karşılıksız sevdiniz...

Geçmişte yazdıklarına inandınız...

İktidarla ilişki kuracak durumda olmadığı için, muhalif gibi durmasına kandınız...

Para, ün ve koltuk için muhalefet partilerine yaranma çabasına tav oldunuz...

Kahramanlaştırdınız, “yiğit”leştirdiniz, asla hak etmediği yerlere çıkardınız...

Bilgisini, birikimini, ilişkilerini, kişiliğini, amacını sorgulamadınız...

Ondaki hızlı değişimi görünce de şaşırdınız...

“Neden eski yazılarındaki görüşlerini savunmuyorsun?”
“Neden kraldan çok kralcılık yapıyorsun?”

“Neden Başbakan’ın her söylediğine kafa sallıyorsun?”
“Neden ‘soy’ meselesine girmiyorsun?”

“Neden havuzlu villayı kimden, kaç liraya kiraladığını sormuyorsun?”

“Neden devlet olanaklarıyla seçim gezilerine çıkmasını hatırlatmıyorsun?”

“Neden ‘Hayır’ demeyi düşünenlere yapılan zulmü gündeme getirmiyorsun?” diye sitem ettiniz...


***


Bu sitemlerin karşılığı da “Köpek” diye hakarete uğramak oldu...

Çünkü “Çakma Yiğit” , tüm dönekler gibi bu sorulara yanıt vermez; veremez...

Kendince bin tane haklılık gerekçesi uydurup, yeni sahiplerine yaranmaya çalışır...

Ve o kapıda huzurunu kaçıracak her şeye, herkese saldırır...
En iyi bildiği şey de “satılmak” olduğu için, kendisini eleştirenleri “birilerinin köpeği” olmakla suçlar!
Sonuçta da bize, “Yine yanılmışız” demekten başka söyleyecek söz kalmaz!


***


Ne ilk hayal kırıklığımızdır bu “Çakma Yiğit”, ne de sonuncusu olacak...

Göreceksiniz; bu topraklar, onun gibi daha nice “dönek” üretecek...

“Ali Kemal” dedeleriyse, torun da “Çakma Yiğit” oldu...
Ama; tekrar ediyorum:

Suç onlarda değil, sizde...

Unutmayın ki; sizin saf sevginiz ve ilginiz yüceltti onu...
Sizin pohpohlamalarınızla “oturma organı” kalktı!


***


Son sözüm sana “Çakma Yiğit!”

“Köpek” diye küfretmene yanıt vermeyeceğim...
Sadece kimin “köpek” olduğunu görmek istiyorsan, sokağa çık...

Bak bakalım, insanlar kime kemik atıyor?


*****
Mustafa Mutlu

Hiç yorum yok: