Sayfalar

8 Ekim 2013 Salı

Sonra Ne Diyecek?


Bugün "ilm-i siyaset" alanında becerikli olanlar başarılı sayılıyor. İlm-i siyaset ise gerçekleri "şartlar olgunlaşmadan, zamanı gelmeden" söylememek, doğruyu söylemediği hususlarda da dünyanın tek gerçeğini söylercesine içten ve inandırıcı olma becerisini göstermek" olarak anlaşılmakta.
Hele bu tarz beyanlara "Bizler faniyiz, kalıcı değiliz. Hepimizin gideceği yer, 2 metreküp çukurdur. Biz sizin için varız, sizler için bu işleri yapıyoruz" tarzı damardan cümleler ekleyebiliyorsanız, "başarı"kaçınılmaz olmakta.
Bu davranışların fetvası da hazır: "Harpte hile mubahtır!" (Harp kiminle?)
*****
Bugünlerde basında ve sosyal medyada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı konuda birbirine zıt ifadelerine dikkat çeken çok sayıda yazı ve paylaşım yer alıyor. Bir bölümünü aktaralım.
1- Ana dilde eğitim konusunda:
  • Önce, (17 Ağustos 2013 de) "Ana dilde eğitim yok, özel okullarda da yok. Biz ülkeyi bölecek konularda adım atmayız."
  • Sonra, (30 Eylül 2013) "Özel okullarda farklı dillerde eğitimin önünü açıyoruz."
(Daha sonrası için AKP milletvekili Galip Ensarioğlu açıkladı: "Mevcut Anayasa'nın 42. maddesi yürürlükte iken, anayasal yasak olmasına rağmen özel okullar ile bu yasak atlatılmıştır. Ama nihayeti anayasanın değiştirilerek devletin okullarında verilmesidir.")
2- PKK ile Müzakere:
  • Önce, Oslo görüşmeleri deşifre olmadan önce, "Terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız, biz buyuz. Bunlarla görüştüğümüzü söyleyenler, bu alçakça iftirada bulunanlar şerefsizdir."
  • Sonra, "MİT Müsteşarını ben gönderdim."
3- Tek dil Türkçe:
  • Önce, TBMM'de "benim milletimin dili tektir, o resmi dil Türkçedir."
  • Sonra, "Ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim, hiçbir yerde böyle bir ifadem yok, bunlar yalan makinesi."
4- Libya'ya Nato Müdahalesi:
  • Önce, "NATO'nun ne işi var Libya'da? Böyle saçmalık olabilir mi? Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez."
  • Bir hafta sonra, "NATO, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya gitmelidir."
5- Malatya Kürecik'e Patriot Yerleştirilmesi:
  • Önce, "NATO'dan Patriot talebimiz olmadı, iddialar tamamen asılsız, savunma icra konseyinin başkanı benim, karar verici biziz, benim bundan haberimin olması lazım, benim böyle bir şeyden haberim yok, herhalde sağır duymaz uydurur cinsinden bir haber."
  • Sonra "Türkiye NATO toprağıdır. Patriotlar Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş'a yerleştirilecek."
6- BOP Eşbaşkanlığı:
  • Önce, "Biz, geniş Ortadoğu projesinin eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Şu anda Amerika'nın da düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi var ya, genişletilmiş Ortadoğu projesi, yani bu proje içerisinde Diyarbakır yıldız olabilir."
  • Sonra, "Ellerine bir kâğıt almışlar dolaşıyorlar, Amerika'nın projesidir diyorlar, bunu ispat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar."
7- Kardeşim Esad/ Diktatör Esed:
  • Önce, "içerde sanal tehditler, dışarda düşman ürettiler, milleti korkuttular, Türkiye'nin üç tarafı denizle, dört tarafı düşmanla çevrili dediler, biz ne yaptık, bu anlayışı yıktık, Esad kardeşimle oturduk, iki dost, iki kardeş olduk."
  • Sonra, "Suriye giderek artan bir tehdit oluşturmaktadır." "Katil Esed hesap verecek."
8- BDP Milletvekilleri:
  • Önce, "Silahlanmaya, ayaklanmaya çağırmak, TBMM çatısı altında olanlara yakışmaz, dokunulmazlık zırhına bürünen bu zevatla ilgili kararımızı, dokunulmazlıklarını kaldırmak suretiyle vereceğiz."
  • Sonra, BDP milletvekilleri niyetleri ne olursa olsun, bu ülkenin seçilmiş milletvekilleridir, saygı duymak zorundasın"
9- Bedelli Askerlik:
  • Önce, "parası olan var, olmayan var, parası olan bastıracak parayı, askerlikten kurtulacak, parası olmayan askerlik yapacak, ben şahsen Tayyip Erdoğan olarak böyle bir sorumluluğun altına girmem, referandum yaparım, çünkü biz yola çıkarken kimsesizlerin kimi olarak çıktık, sessiz yığınların sesi olarak çıktık."
  • Sonra, "Bedeli 30 bin lira."
10- Seçim Barajı:
  • Önce, "seçim barajının düşürülmesi ekonomiyi tehdit eder, arkadaşlar biz ülkemizin ekonomik yapısını tehdit altına sokmak istemiyoruz."
  • Sonra, "Üç farklı alternatifi tartışmaya açıyoruz, yüzde 10 barajla devam edebiliriz, barajı yüzde 5'e çekebiliriz, barajı tamamen kaldırabiliriz."
*****
Başbakan son günlerde neler söylüyor? Ben öncesini yazayım, siz sonra ne diyebileceğini düşününüz.
11- Ruhban Okulu:
  • Önce, Ruhban Okulu'nun açılması için önce Batı Trakya'da baş müftüyü seçme hakkını soydaşlarımıza versinler, Atina'daki iki tarihi camimizi yapmamıza izin versinler."
  • Sonra, .......
12- Apo'nun Affı:
  • Önce, "asla böyle bir şey söz konusu değil, asla genel af yok, olmayacak"
  • Sonra, .......
13- Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet:
  • Önce, "Biz Afyonkarahisar'dan yola çıkarken, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet dedik. Böyle de gidiyoruz."
  • Sonra, ......
*****
Başkan Bill Clinton döneminde, ABD şaha kalkmıştı. Ancak Clinton, sadece Monica Lewinski olayında,ABD halkına doğruyu söylemediği için rezil rüsva olmuş, 'yalan söylemek' ve 'adaletin tecelli etmesini engellemek' suçlamalarıyla başkanlıktan azledilmesine ramak kalmıştı.
Demokrasi böyle bir şey. Demokratikleşmeyi paketlerde aramaya lüzum yok. Demokrasinin ilk şartı seçmene saygı ve ona doğruları söylemektir.
Keşke insanların önce ne olduğuna, sonra ne söylediğine ve ne yaptığına bakabilsek.
Ruhittin Sönmez

3 Ekim 2013 Perşembe

EMRET BAŞBAKANIM


-          Başbakan çok endişeli..
-          Eh. Öyle de olması lazım. Başbakanların meslek hayatı hep böyle sürer gider. Yıllar boyu gazetelerin birinci sayfalarında çıkmaları gerekir. Ki buna da bayılırlar. Onlar uzun ince bir yoldan giderler. Sevinçten havaya uçtukları zaferden, aşağılık bir başarısızlığa. Ve sonra da milletin yeni kurtarıcısının yolunu açarlar. Buna da demokrasi denir.

-          Şunun cevabını bulamıyorum. İnsan niye Başbakan olmak ister ki?
-          Mesleki tecrübe gerektirmeyen yegâne ve en iyi iş budur da ondan. Eğitim gerektirmez, nitelik istemez, sınırlı bir zekâ yeter.

-          Siz demokrasiye inanıyor musunuz?
-          Demokrasi halkın iradesini icra etmek olmamalı. Halk adına karar verecek nitelikte olanların siyasetine, halkın rızasını almayı garantilemek olmalı.

-          Kimler gibi mesela?
-          Bizler gibi tabi. Tüm seçmenler bizim kadar zeki olsalardı o zaman bu iş (demokrasi) yürürdü.
Bu diyalog meşhur “Emret Başbakanım” dizisinin yeni bölümünde yer alıyor. BBC yapımı olan, 1980’li yılların bu TV dizisi TRT’de de yayımlanmıştı. “Hükümete ve devlet yapısına yönelttiği sert eleştirilerle” dikkat çeken dizi, şimdi yeniden farklı sanatçılarla çekilerek yayımlanıyor.
Güçlü bir bürokratik geleneği olan İngiltere’de siyasiler ile bürokratların işbirliği ve çatışmaları çok çarpıcı. Başbakanlıkta bizim “müsteşar” olarak nitelendirebileceğimiz “daimi sekreter” olarak çalışan Sir Humphrey ile Başbakan’ın “özel sekreteri” Bernard arasındaki geçiyor bu konuşma.
Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin eski güçlü bürokratik geleneği yıkıldığı için, “daimi sekreter” Sir Humprey’in ağzından dile getirilen “demokrasi” anlayışı, bizde iktidardaki siyasilerin anlayışını yansıtmakta.
Başbakan veya yakın çevresinin, halka karşı farklı konuşsalar da, içlerindeki samimi inancın şu olduğu kanaatindeyim: “Halk adına karar verebilecek nitelikte olan benim. Demokrasi halkın iradesini icra etmek değildir. Benim siyasetime halkın rızasını almaktan ibarettir.” Burada da halkın tamamının değil, yüzde ellisinin rızasını almak yeterli görünmektedir.
Başbakan’ın bu anlayışı yansıtan şu cümlelerini hatırlayınız: “Önce haddini bileceksin. Ne platformu olursan ol... Ayaklar ne zaman baş olmaya başladı?” “Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar."
*****
Bu zihniyetin uygulamasını da bugün açıklanan “demokrasi paketi”ne bakarak bulabiliriz.
Bu paketler, Yılmaz Özdil’in son kitabında yazdığı gibi AKP iktidarının ilk yıllarında başlamıştı: “2003 yılındaAB’ye uyum ayaklarıyla Eve Dönüş Yasası zart diye Meclis’ten geçti. Bu yasanın aslında ne anlama geldiğini PKK’yla arası çok iyi olan gazeteci Mehmet Ali Birand köşesinde yazdı. ‘Kandil Dağı’ndaki suça karışmamış PKK’lılar Türkiye’ye dönecek, Murat Karayılan, Cemil Bayık gibi 100 kadar PKK yöneticisi, siyasi göçmen olarak Norveç’e gönderilecek, Norveç’le görüşmeler başladı’ dedi.”
Seneler sonra MİT’in PKK ile Oslo’da masaya oturduğu ortaya çıktı.
Ancak bütün bu yapılanlar bizzat Başbakan’ın öncülüğünde AKP yetkilileri tarafından hep yalanlandı. “PKK ile müzakere yapılıyor” diyenler “şerefsizlikle” suçlandı. Bu manaya gelebilecek yazı, karikatür vb yayınlara karşı davalar açıldı.
2013 Haziran ayından bu yana PKK’nın Kandil’deki bir numarası dâhil çok sayıda militana eve dönüşyolunun açılacağı yeni düzenleme hazırlıkları devam ediyor. “Kışanak ve Demirtaş yetmez, demokratikleşme için Bayık, Karayılan ve Öcalan da Meclis’te olmalı” diyenlerin paket’e oyu bellidir:“Yetmez ama evet.”
*****
Emret Başbakanım” dizisinde, “siyasetçilerin basın ve seçmen karşısında YALAN SÖYLEMEKSIZINherkesin duymak istediğini söylemesi, buna rağmen kendisini bağlayıcı sorumluluk altına girmemesisergileniyordu.”
Türkiye’de Başbakan da bunu taklit eden örnekler vermişti: Mesela İstanbul Belediye Başkanı’yken katıldığı bir TV programında bir vatandaş telefonla yayına bağlanarak “Atatürk’ü seviyor musunuz?” diye sormuştu. Erdoğan’ın cevabı “seviyorum desem inanmayacaksın, sevmiyorum desem zil takıp oynayacaksın”olmuştu.
PKK ile görüşmeler açığa çıktığında da “ben görüşmüyorum, devlet kurumları görüşüyor”; bir süre daha zaman geçip şartlar değişince de, “MİT Müsteşarını görüşmek üzere ben görevlendirdim ama pazarlık söz konusu değil” diye konuşmuştu.
Bunlar “evet” veya “hayır” diye cevap verilebilecek basit sorulara, uzunca dolambaçlı cevaplar verilmesi suretiyle sorumluluktan kurtulma çabalarıydı. Ancak “Emret Başbakanım” dizisindeki Başbakanın “yalan söylemeksizin, kendisini bağlayıcı sorumluluk altına girmemesini sağlayan” zekâ ışıldayan cümlelerinin yanında bunlar çok sönük kalıyordu.
*****
Arslan Bulut şu soruyu onlarca defa sordu: “Tayyip Erdoğan, 2001 yılında New York’tan gönderilen ve özeti ‘Yerel yönetimlere özerklik vermeyi kabul etmeniz halinde yeni kuracağınız partiyi destekleyeceğiz’şeklinde olan 3,5 sayfalık gizli belgeyi, AKP’nin programı haline getirmedi mi? 11 yıl önce verdiği söz, bu söz değil midir?”
Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı paket, kendi ifadesiyle, “Türkiye'de şartlar oluştuğu; engeller, dirençler ortadan kalktığı için 11 yıllık zincirin bir halkası olarak” açılıyor ve NIHAI HEDEFE KADAR yeni paketler açılacak.
“Özel okullarda başlatılacak Kürtçe ve diğer dillerde eğitim ve Kürtçe kamu hizmetlerine erişim”, Kürtçe ve diğer yerel dillerde propaganda yapılabilmesi, Kürtçede kullanılan w,q,x harflerinin serbest olması,“özerklik adımlarının atılması,” “BDP’nin Hazine yardımından yararlanması” ile Türk insanı nasıl özgürleşecek, nasıl daha demokrat bir ülke olacağız? sorularına cevap verilemeyeceği için, kamu kurumlarında başörtüsü serbestliği vb bazı düzenlemelerle olay örtülmek isteniyor.
Halkın iradesini icra etmek yerine, “büyük oyunun” sahiplerinin planlarına uyuluyor.
Mesele şudur: Millet demokrasi ambalajına sarılmış bu ABD/PKK planına destek verir mi?
*****
Ben söylesem inanmazlar. Bir ABD Başkanının sözüne itibar ederler. Abraham Lincoln’ün sözü ile bitirelim:
“Herkesi bir kere kandırabilirsiniz, birini her zaman kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandırmazsınız."

30.09.2013

Ruhittin SÖNMEZ