Sayfalar

12 Nisan 2013 Cuma

NERDEYIZ ?


NERDE OLACAĞIZ?

KALEM VE KELAMIN BİTTİĞİ,

UÇKURUN DOKUZ YERDEN KOPTUĞU,

ZALİMİN TUTTUĞUNU YAPTIĞI,

MERTLİĞİN ELDEN GİTTİĞİ 

YERDEYİZ!

TÜRKİYE'DE YAŞAYAN HALKLAR


Diller, dinler, renkler, ırklar insanlık gerçeğidir. Zaman içinde hepsi bir diğerine geçiş yapmış yeni toplumsal ortamda kimlikler kazanmışlardır.

Ancak hangi çeşitten olursa olsun hepsi insandır ve dünyalıdır.
Evrensel beyannamelerde vurgulanan temel gerçeklik budur.

Türkiye; tarih boyunca birçok ırkın yaşadığı, farklı ırkların gelip geçtiği ülkedir. Yerli ırklar yanında, Moğol ve Timur işgallerinde Asyalıların, haçlı savaşlarıyla Avrupalıların, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Arapların ve Afrikalıların gelip yerleştikleri yerdir.
Yüzyıllar boyunca ve şimdi de Türkiye’de; hoşgörü ve sevgi ortamında her dinden her ırktan her mezhepten insan bir arada yaşıyor.

Etnik Mozaik Kavramı Uluslararası bir örnek olarak Almanya örneği;

Almanya’nın bir etnik sorunu yoktur. Almanya’da bir Alman Ich bin stolz deutsch zu sein dediği zaman herkes o adama gıpta eder.
Almanya’nın schleswieg holsstein eyaletinde 8 milyon Danimarka kökenli yaşar. Zahr eyaletinde 3 milyona yakın Fransız yaşarken, genelde 3 milyona yakın Türk kökenli yaşıyor. Almanya’da herhangi bir açılım söz konusu mu? Alman kimliğini değiştirelim diyen var mı?

Fransa Örneği;

1978 istatistiklerine göre Fransa’da 17 etnik gurup mevcuttur.
(Andrews’ün yaklaşımıyla 80’ni aşmaktadır.) Söz konusu 17 grubun genel nüfus içindeki oranı %19’dur ve bu guruplardan 16’sının nüfusu 100.000’in üzerindedir. (Türkiye’de etnik gurupların toplam nüfus oranı % 11.87 ve nüfusları 100.000 üzerindeki gurup sayısı sadece 5
tir.) Bu tabloya rağmen Fransa’da ne mozaik sözü edilir, ne de Fransa için mozaik nitelemesi yapılır.

Fransa haklı olarak mozaik nitelemesini reddettiği gibi, milli azınlık kavramını da benimsememektedir. Fransa 1992 yılında anayasasının 2.
maddesini Fransızca Cumhuriyetin anadilidir, şeklinde değiştirmiştir.
Avrupa Konseyi çerçevesinde oluşturulan ve 11 üye ülkenin imzaladığı Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’na taraf olmamıştır. Fransa Anayasa Kurulu 1991 deki kararında Fransa halkının unsuru Korsika halkı ifadesini anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Üniter bir devlet olarak millî bütünlüğünü 100 yıla aşkın bir süre önce pekiştirmiş olan Fransa’nın etnik guruplara bakışı hiç değişmemiştir.

Bu yapıda bu zihniyette bir Fransa, etnik bir mozaik olarak tanımlanmazken, eleştirilmezken, Türkiye’yi mozaik olarak nitelemek sadece bilimi inkar değil gaflettir.

TC. Nüfus sayımları (1927-1965) DİE’nin 1965 nüfus sayımına göre, halkın ana dilinin;

% 90.11′i Türkçe

% 7,07′si Kürtçe,

% 1.16′sı Arapça,

% 0.48′i Zazaca,

% 0.18′i Çerkezce,

% 0.09′u Gürcüce,

% 0.08′i Lazca,

% 0.07′si Pomakça,

% 0.06′sı Boşnakça,

% 0.04′ü Arnavutça

% 0.66′sı diğer diller.

ABD Ethnologue data from: Languages of World P.A. Andrews – 2001) Nufüsun;

Türk % 86.21

Kürt % 8.36

Çerkez % 2.14

Arap % 1.63

Zaza % 0.53

Laz % 0.02

Diğer % 1

2000 yılında; Erciyes, Elazığ Fırat ve Malatya İnönü Üniversitesi’ndeki öğretim görevlilerine MGK tarafından hazırlattırılan ve 68 il, ilçe, köy, mahalle ve sokaklar tek tek dolaşılarak tespit edilen ve sonuçları açıklanmayan Türkiye’deki Etnik Grupların Dağılım Raporu, Malatya’daki kitabevi cinayeti davası dosyasındadır.

İşte o rapora göre Türkiye’deki etnik grupların nüfuslarının dağılımı:

Türkler: 55 milyon.

Zazalar: 3 milyon civarında

Kırmançlar, Solhaniler, Barzanlar, Ermeni Kürt; 6.5 milyon.

Gürcüler: Ağırlıklı olarak Ordu, Artvin, Samsun ve Marmara bölgesinde
1 milyon. Boşnaklar: Adapazarı, İzmir ve Manisa’da, Boşnaklar 2 milyon.

Çerkezler: Değişik şehirlerde yaşayan Çerkezler 2.5 milyon.

Araplar: Güney illeri ve İstanbul’da, 870 bin olarak gösteriliyor.

Arnavutlar: Türkiye’deki nüfusları 1 milyon 300 bini aşmış durumda.

Lazlar: Rize, Artvin birkaç köyünde ve birkaç Marmara şehrinde, 80 bin.

Hemşinliler: Lazlar gibi Rize ve Artvin’in bazı ilçelerinde, 13 bin.

Pomaklar: Bazılarına göre Türk veya Slav ırkından olan Pomaklar da 600 bin.

Çingeneler; 700 bin

Ermeniler; 60 bin

Yahudiler; 20 bin

Rumlar; 15 bin

Süryaniler; çok az sayıda.

Toplam nüfusta Sunni oran: yüzde 85

Toplam nüfusta Alevi oranı: Yüzde 9.

Türk, Türk Milleti kavramlarını anlamayanlar, anlamak istemeyenler; yüzyıllardır bu vatanda hangi devletin var olduğunu, bu topraklarda yaşayanların dünyadaki farklı halklarca hangi kimlikle tanındığını ve hangi ortak dilin konuşulduğunu algılamalı ve bilmelidirler.

Türkiye’de yaşayan bütün halklar; bir bütündür, bir millettir,

Türk Milleti; Türkiye’de her etnik grubun ortak tarih, ortak kültür, ortak gelenek görenek, ortak vatan anlayışında bir arada olanların oluşturduğu tunç gibi sağlam bir millettir.

Türkiye; renkleri açmış çiçek bahçesidir. Kimse bu çiçekleri soldurmasın.

Günün Sözü: İnsanı; ırk, dil, din değil, insan olma bilinci, insan yapar.

Nurullah Aydın

3 Nisan 2013 Çarşamba

"KÖRMÜSÜN.​.?"..

Ey Türkoğlu... Kendine gel kendine!

Devletini deliyorlar kör müsün?

Düşmeyelim şu Batı`nın fendine

Kırk elekten eliyorlar, kör müsün?

Batı hep böyledir, borç verir önden,

Vatan ister vatan, yurt ister senden.

İktisadî yönden, coğrafi yönden,

Kuşatmaya alıyorlar, kör müsün?

 `Türkiye, Türklerden nasıl alınır?`

 Hesabı yapanla dost mu olunur?

Hangi dağda hangi maden bulunur,

Bizden iyi biliyorlar, kör müsün?

Batılı diyor ki `şu kanun gerek`,

Biz de sanıyoruz bal ile börek. `

İnsan hakkı`, `demokrasi` diyerek,

Ne hainler buluyorlar, kör müsün?

Hain çünkü; bunlar almış doları,

Alınca Batı`ya vermiş yuları;

Bunlar şu AB`nin kadim kulları!

 AB diye meliyorlar, kör müsün?

Bazınız belki der; `kim bunlar, nerde?`

Nerde deme nerde, bunlar her yerde;

 Şehirde, kazada, hatta köylerde,

Akılları çeliyorlar, kör müsün?

Bunların içinde kim yok ki, oof, of!.

 Kimisi medyatör, kimisi prof.

Seçtiklerin bile kof çıktılar kof,

Aynı telden çalıyorlar, kör müsün?

 Son seçimde vebal attın boynundan,

Müslüman seçmiştin, emindin bundan!.

Bunun bile haç çıkıyor koynundan,

Frenk k..ı yalıyorlar, kör müsün?

İşte bu AB`ci aydın(!) zevatlar;

AB`yi överken göbeği çatlar!..

Pamuklar, yamuklar, bazı g...tlar,

Ermenici oluyorlar, kör müsün?

AB için her bağımız hiç artık,

Kan bağıymış, dil bağıymış geç artık,

Türkiye`de Türküm demek güç artık,

Türk adını siliyorlar, kör müsün?

AB ne yapıyor, bak vurup vurup?..

 Mozaik diyorlar mermeri kırıp!..

Kürt`ü Türk`ten, Türk`ü Kürt`ten ayırıp,

Dilim dilim diliyorlar, kör müsün?..

Sonra Kürt`ün çocuğunu kandırıp, `

Hasan Sabbah` gibi tam inandırıp,

Büyütüp besleyip, silahlandırıp,

Üstümüze salıyorlar, kör müsün?

Bırak be milletim, gafleti bırak!

Aç gözünü artık, şu piçlere bak!

Vatanında bayrağını yırtarak,

Ay-Yıldız`ı yoluyorlar, kör müsün?

 Açık artık felakete gittiğin,

Günden güne tükendiğin, bittiğin!

Davul zurna ile asker ettiğin,

Evlatların ölüyorlar, kör müsün?

Kör müsün diyorum, hiç kızma, affet;

Zıvanadan çıktım, nedir bu gaflet?

Savaş var karşında devlet yok devlet,

Sinsî sinsî geliyorlar, kör müsün?

Bakın `yankiler`le verip el ele,

Çakalken it oldu iki hergele!..

Talabani bile, Barzani bile,

Paçamıza dalıyorlar, kör müsün?

 Zaten PKK`yı kuran da Batı,

Kurup arkasında duran da Batı,

Bizi sırtımızdan vuran da Batı!..

Ensemizde soluyorlar, kör müsün?

Bitsin artık `dostuz, mostuz` mavalı,

Gördük işte en dost olan düveli!

Başımıza kim geçirdi çuvalı?!..

 Bir de kıs kıs gülüyorlar, kör müsün?

 Vaşington, Brüksel, Strazburg, Roma,

Arif, bunlar dost mu olur adama?

Felaket tellalı değilim ama,

Türkiye`yi bölüyorlar, kör müsün?!..

Ozan Arif

Çanakkale Şehitleri

Bu konuşma metni İstanbul Lisesi Tarih Öğretmeni Gül Yayla tarafından 18 Mart 2011 tarihinde yapılmıştır... ** * Sayın misafirlerimiz, Sarı-Siyahlı camianın değerli mensupları, sevgili arkadaşlarım ve sevgili öğrencilerim, Bir 18 Mart töreninde; nedense adı son zamanlarda "Şehitleri Anma Günü" olarak değiştirilmiş olan "Çanakkale Zaferi"ni kutladığımız günde beraberiz. Bugün 18 Mart 2011. Yani 18 Mart, 96 yıl sonra bugün; Çanakkale Zaferleri'nin simgesel kutlama günüdür. Simgesel diyorum çünkü Çanakkale Savaşları 1916'ya kadar devam etmiştir. Elbette Deniz Savaşları'nın kazanıldığı gündür 18 Mart. Ancak kara savaşları bütün hızıyla aylarca devam eder. Tarihin en kanlı savaşlarındandır Çanakkale Kara Savaşları. Gelibolu gibi ufacık bir kara parçasında; deyim yerindeyse avuç içi kadar bir toprakta yaşanır. Öyle ki; ölen insanlar ayağa kalkacak olsa, savaştıkları alana sığmaz. Çanakkale Kara Savaşları'ndan söz etmeden; böyle bir günü yalnızca "anma" gününe çevirenlerin zihniyetleri, gerçeklere, tarihe ve bize uzaktır. Bu savaşların baş sorumlusu İngiliz Bahriye Nazırı yani Denizcilik Bakanı Churchill şöyle diyor: "Yenilmez armadamızın üçte biri sulara gömüldü. Üçte biri kullanılamaz hale geldi. Başarısızlığımız savaşı 2,5 yıl uzattı. 8,5 milyon Avrupalının ölümüne neden oldu. Rusya'da komünistler yönetimi ele geçirdi. Bu olaylar vuku bulurken 30 milyon insan öldü.. Biz Boğazı geçemeyince; Müslümanlar, diğer Asyalılar, Avrupa'nın ihtişamından şüphe etmeye başladılar. Biz Hindistan, Pakistan, Bengladeş'teki gücümüzü kaybettik; diğer Avrupalılar da sömürgelerindeki güçlerini..." Evet! Churchill'in kendi ifadesidir. Çanakkale Savaşları'ndan 6 ay sonra, kendinin ifade ettiği başarısızlığından dolayı rütbeleri tenzil edilmiş, İngiliz Bahriye Nazırlığı'ndan istifa etmek zorunda kalmış, savaş konseyinden uzaklaştırılmıştır. Çanakkale Zaferimiz üzerine bir savaş lideri olarak görev yapmasına imkan kalmayınca, bir asker olarak ülkesine hizmet etmek istemiş, o zaman da kendisine tenzil-i rütbe ile ancak binbaşı rütbesine karşılık gelen tabur komutanlığı görevi verilmiştir. Tarihin garip tecellilerindendir. Bir başka komutan Çanakkale Savaşları'ndaki başarılarından dolayı Nisan 1916'da Tümgeneralliğe yükseltilmiştir. Tümgenerallik rütbesini getiren Arıburnu, Anafartalar, Conkbayırı, Kireçtepe isimleriyle özetlenebilecek zaferleridir. Biz O'na Atatürk dedik. Çanakkale Savaşları, gökten saf saf inen sakallı, sarıklı, yeşil cüppeli ruhani varlıklar tarafından kazanılmadı. Çanakkale Savaşları, aniden bastıran sisler, 3'ler 7'ler 40'lar nedeniyle de kazanılmadı. Çanakkale Savaşları "dinlerin savaşı"dır diyenler ne büyük hata içindedirler... Siz hazırlıktayken birlikte görmedik mi İngiliz mezarlıklarındaki Müslüman İngiliz askerlerinin isimlerini? Bundan daha vahimdir, Çanakkale'de kıran kırana bir mücadele yaşanıyorken, güneyde Müslüman Araplar'ın, İngilizler'le ittifak yaparak, yine Müslüman olan Türkler'e saldırması... Bunları mutlaka bilmelisiniz... Çanakkale dinlerin savaştığı yer değildir. Devletini ve başkentini kurtarmaya çalışan Türkler'in, emperyalist batıyla yüz yüze geldiği yerdir. Çok dar boğazdır. Çok da zor... "Çanakkale Zaferi"nden ya da "Şehitleri Anma Günü"nden söz ederken, Mustafa Kemal adını söylemekten çekinenler; ya da bilinçli olarak söylemeyenler hakkında verilecek hükmü size bırakıyorum... Diyor ki Mustafa Kemal Atatürk; "Millet boşuna ölmez, kan boşuna dökülmez. Eğer zaferler o milletin hayatında derin değişiklikler yapmazsa ve de ona milli güven sağlamazsa, bazı budalaların, onunla böbürlenmesinden başka bir işe yaramaz." Çanakkale Savaşları ve Zaferleri Türkler'in hayatında derin değişiklikler yaptı. Öncelikle; Mustafa Kemal adı bayrak bayrak dalgalandı Anadolu'da, Bu zaferler, şayak kalpaklı, çakmak gözlü devin milli liderliğini hazırladı, 19 Mayıs 1919'da Samsun'da Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatıyorken, O'nu Çanakkale'deki zaferleri nedeniyle tanıyan bir Anadolu halkı ile kucaklaştı, Şayak kalpaklı, mavi gözlü dev, milletinin hayatında derin değişiklikler yaptı. Hem de padişah olmadan, halifeliği kabul etmeden, şeyh-şıh-hoca-derviş-evliya sıfatlarının arkasına sığınmadan, İnsanları, ümmeti olarak değil, milleti olarak arkasından sürükleyerek derin değişiklikler yaptı, Ümmet ve kul iken daha kolay yönetilecek halkını, vatandaşlık bilincine ve birey olma özelliklerine kavuşturarak, derin değişiklikler yaptı milletinin hayatında. Bu dev adam, 300 yıldır ihmal edilmiş, cehaete terk ve teslim edilmiş Anadolu bozkırından büyük bir vaha yarattı. Bütün bunları okuyup-üfleyerek, dini siyasete alet ederek, yüzyıllardır olageldiği gibi gücünü arttırabilmek için sırtını din adamlarına dayayarak yapmadı... Ülkemin umudu, yaşlanacağım günlerin sigortası olan gençler; siz İstanbul Liseliler bunları mutlaka bilmelisiniz. Unutmamalısınız. Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunamaz. Bu görüş ve anlayışla; İyi düşünen ve düşündüklerini uygulayan, Hiçbir kurum, kişi ya da cemaatin siz ve düşüncelerinize hükmedemediği, Özgürlüğün bedelini çok ağır ödemiş bir milletin mensubu olarak, özgürlüğün değerini iyi bilen, Hiçbir bedel karşılığında düşüncelerini ve kimliğini satılığa çıkarmayan, Bilgilerini şu veya bu türlü dogmalardan değil, bilimden kaynaklandıran bireyler olacağınıza inanıyorum. Gül YAYLA...