Sayfalar

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Evetçiler Amerika kıtasında

Önümüzdeki hafta yani referandum öncesi ne hikmetse gene Washington yolları taştan diye, gidiş gelişler sıklaştı. Önümüzdeki hafta Dışişleri bakanlığı müsteşarı ABD başkentine geliyor. Biliyorsunuz Başbakanın adına konuşan mütercimi de New York’a geldi. İftar sofralarında geziyor. Tam da Obama’nın 2010 Ağustosu sonunda Irak’taki askerlerini çekmeye başlayacağını söyledikten sonra. Tam da Ankara’da bu konuyla ilgili üç gizli bakanlar kurulu kararnamesinin olduğu yolunda söylentilerin arttığı bir sırada. Tam da 30 Ağustos’ta TSK’ da yeni bir kadronun işbaşına geçeceği sırada.

Görüyor musunuz ne kadar çok tesadüf üst üste gelmeye başladı. Hatırlarsanız sizlere daha öneki yazılarımda bu kürt açılımı konusunda ABD’nin beşli planından söz etmiş ve bunlar arasında federal özerk kürt bölgesi kurulması ile taraflardan birinin de Birleşmiş Milletler olacağını yazmıştım. Ayrıca Toronto zirvesi sırasında alay olsun diye Erdoğan Obama’ya ültimatom verdi diye yazmıştım. O yazıda Financial Times gazetesinde altı çizilen maddeleri sıralamış ve o konularda Erdoğan’ın sert olarak uyarıldığını belirmiştim.

Gazete bir kelimeyi yanlış kullandı. “Ültimatom”. Devletlerin birbirine ültimatom verdikten sonraki adımı savaştır. Tabiî ki Beyaz Saray, bu kelimenin kullanılmadığını açıklayacak. Tabiî ki böyle bir gelişme yok diyecek. Ama Beyaz Saray ve ABD Dışişleri sözcüleri o konular görüşülmedi demeyeceklerdir ve demediler de. Ama bizim külhan tavırlı yetkililerimiz için en gam ne kasavet. Sallamadı gibi gösterdi ama benim aklımda hep aynı soru, acaba bu günlerdeki siniri, krizleri bu yüzden mi diye?

Farkındaysanız Recebim iyice düzledi artık. Sinirini ve heyecanını gizlemiyor. Herkese kızıyor, bağırıyor, anlamadığı bilmediği konularda pot üzerine pot kırıyor. Ama olsun, ona göre “o başbakan. O herkese hakaret eder ama kimse ona cevap veremez, herkesin soyunu sopunu sorar ama kimse ona soyunu sopunu soramaz”

Yahu aklıma gelmişken sorayım, şaka değil resmen soruyorum, Tayip Erdoğan bey, siz Türk müsünüz? Hiç bu güne kadar ağzınızdan bu konuda bir kelime çıkmadı. Mesela bizler ne olduğumuzu söylüyoruz. Neden siz söylemiyorsunuz? Bir yamuk durum mu var? Yoksa Başbakanlara bu soru sorulmaz mı?
Dikkat ederseniz ben referandum yutturmacasına bugüne kadar girmemeye çalıştım. Ama evet oyu vereceklere bir çift sözüm var; verecekleri oyla kardeşlerini, oğullarını, akrabalarını kalleşçe tuzaklarla öldüren bir terör çetesinin isteklerine de evet diyecekler. PKK Kandil’den resmen açıkladı, hükümetle anlaşmışlar. Terör örgütüyle anlaşan bir hükümet, resmen ordusunu yenik ilan etmiş demektir.

Evet diyenler, bu yüzden memleketin parçalanmasına da evet diyecek. Evet diyenler, Tayip beyin padişahlığına da evet diyecek. Evet diyen kadınlar, siz talep etmeden Atatürk tarafından verilen haklarınızı kaybedeceksiniz. Savunmaya bile yeltenmediğiniz Atatürk’ün verdiği özgürlükleriniz gidecek, kocalarınızın birden fazla kadınla evlenmesine de evet diyeceksiniz. Evet diyen kadınlar, hani Erdoğan döneminde sahip olduğunuz jeepleriniz var ya onu kullanamayacak, çarşıya tek başınıza çıkamayacak, kocanızın bir boş ol lafı ile kendilerini kapının önünde bulacaksınız. Recep bey size bu durumu ima etti zaten.

Erdoğan’a Evet diyecekler, yoksulluklarını da tescil ettirecek. Evet diyecekler, senede bir hükümetin lütfettiği ve ulufe gibi kurdurduğu iftar sofrasında görecekler normal bir insanın neler yemesi gerektiğini, sonra 360 gün el açacaklar. Evet diyeceklere son kez fikirleri sorulmuş olacak. Bundan sonraki seçimler Saddam’ın Irak’ta yaptırdığı göstermelik seçimlere benzeyecek. Her taraf Ampul olacak sadece renkleri değişik sarı, yeşil, kırmızı ampuller seçilecek başkada parti olmayacak.

Evet diyecekler Türkiye’yi yedi düvelden kurtaran Mustafa Kemal ve arkadaşlarından da kurtulmuş olacak ve artık ölene kadar kim kendilerine bir şey sorsa hep evet diyip hayır deme hakkını kaybedecekler. Allah kabul etsin.
Savaş Süzal
19/Agustos/2010

Hiç yorum yok: