Sayfalar

17 Kasım 2011 Perşembe

Suriye Müftüsü Bedrettin Hassun’un Bizden Dileği

Halep müftüsü Türk asıllı Gaziantep kökenli Bedrettin Hasun, oğlu üniversitenin kapısında vurularak öldürülmüş bir baba olarak nefret tohumu ekmemeye özen göstererek diyor ki:
Bir insanı öldürmek Kâbe’yi yıkmaktan kötüdür.
Oğlumun nişan olacağı gündü. Vurulduğunda henüz ölmemişti, yaralanan hocasını soruyordu, şehadet getirdi ölürken, onu vuranlar da “Allahü ekber” diyor. “Oğlundan sonra seni de vuracağız” diye mesaj geldi telefonuma.
Bana para teklif etmişlerdi, kabul etmedim, tehdit edildim, oğlumu öldürdüler. Ben sizi affederim ama oğlumun annesi bilmem affeder mi? Tanrıdan diliyorum annesi sizi affeder, eğer o sizi affetmezse çok azap çekeceksiniz.
Biz, kadına saygıyı anneye saygı olarak görenlerdeniz. Kâbe’de Hazreti Hacer’in çocuğuna su getirmek için geçtiği yolu geçerek hacı oluyoruz. Sefa Marva yolu, ona yapıldı. Hz.Hacer’in yeri Kâbe’dedir. Onun etrafında dönerek tavaf ediyoruz.
Vatana saygı anneye saygıdır, biz vatana ana, anaya vatan deriz.
Bunu söylediğinde aklımdan geçenleri yazmalıyım. Ana-vatan ilişkisi bizdeki gibi! O anda Baba nedir diye düşündüm, Baba Kapısı, sıcak yuva demektir. BABİL geldi aklıma. Selevkos kurucu beyinin Baba-İli, köleliği ilk yok eden Karusi Uygarlığının yönetim merkezi, Babil, Sarıay Artemis’in babaevi… Tefeci Yahudi köle tacirlerini Babil’den kovan Oğuz beyi, burayı çocuklara sıcak yuva yapandı demek ki. Çocukların ve bilim adamlarının Romalı ve Atinalı oligarklara köle satılmasına son vermişti, devletinin adı “özgür ülke” yani Agamen-id olmuştu, demek orası baba kapısıydı. Babil; yüce kapı Bab-ı Ali!
Bedrettin Hassun, Suriye’de nasıl “millet” olduklarını anlattı bize. Diyor ki:
Bana soruyor batılılar, sizde kaç Arap var, ‘23 milyon’ diyorum, kaç Alevi var, ‘23 milyon’ diyorum, kaç Kürt var, ‘23 milyon’ diyorum, kaç Ermeni var, ‘23 milyon’ diyorum, kaç Müslüman var, ‘23 milyon’ diyorum, kaç Türk var, ‘23 milyon’ diyorum. Onlar bir insanı öldürürken bile 23 milyonu öldürüyorlar. Ben 23 milyonun müftüsüyüm. Çünkü ben laik Suriye’nin müftüsüyüm.
Beşar Esad’ın muhalifi bir lider yoktur, Avrupa’nın alternatifi yoktur. Din Allah’ın, vatan ise hepimizindir. 3 bin şehidimiz var.
Yeni Sykes–Picot anlaşmaları yapıyorlar.(*) Batı medyası Türkleri burada işgalci diye tanıttı, aramızı açmaktır amacı. Oysa burada Türkler cami ile eğitimi birlikte yapardı. İşgal için gelen bunları mı yapar?
Biz kalp, inanç ve namus kardeşiyiz. Müslüman ya da Hıristiyan olsak da bu topraklarda büyüdük. Gezerken her tarafta Türk mezarları göreceksiniz. Annem bana, Allah sana İstanbul’dan bir hanım nasip eylesin, derdi. Ben de ona, sen anneanneni özlemişsin, derdim. Bizde Türk demek “çok güzel insan” demektir.
Tarihi araştırdım, İngilizler bizi Arap –Türk diye ayırarak zenginliklerimize el koydular. Mekke’yi koruyan Türk kalesini sonunda yıktılar. Bağdat’ı şimdi sokak sokak ayırdılar, böldüler, bir sokaktan 500 metre ilerdeki evinize 2 saatte geçiyorsunuz, araya askerle tampon bölgeler koydular. (Şimdi Suriye-Türkiye arasına tampon bölge önerenler bunu okusun)
Biz Türk kardeşlerimizden bu ateşi söndürmeye yardım istiyoruz.
Suriye Türkiye arasında Kıbrıs kadar mayınlı boş arazi var. Burayı Beşar Esad önerdi, temizleyip iki taraf için tarıma açalım, dedi. İsrail rahatsız oldu, engelledi.
İsrail Filistin’e kutsal toprak diyor. Eğer dünyayı kutsal kitaplara göre yeniden parçalayacak olursak, ortada dünya haritası kalmaz, bu coğrafyada büyük kaos çıkar. Beytüllahim burada, Kâbe burada, Kudüs burada. Her inançtan insanlar kendi kutsal mekânlarında buluşacak olursa milyarlarca insan buraya sığmaz. Demek ki insanlar kutsal kitaplara göre yurt edinmeye kalkarsa bu onlara iyilik değildir. Örneğin, sırf İsrail devletinin kuruluşunu desteklemek için ülkelerden Yahudi vatandaşların kovulması, Filistin’den de Yahudi olmayanların kovulması gerekir.
Eğer Suriye batıdan vurulursa büyük deprem olur, birbirimize sahip çıkalım. 150 yıl öncesine gidersek burada kan dökülmediğini görürüz.
Bugün ülkemizde suç oranı çok düşüktür ülkemizle gurur duyuyoruz.
Van’daki deprem için başsağlığı diliyorum. Adres bırakın, bir şeyler göndermek istiyorum.
Dualarınızı Suriye’den eksik etmeyin, diyerek sözünü bitirdi.
Ayrılırken tercümanımıza yaklaştım, yardımcı oldu, nüfus cüzdanımı uzatarak, babamın adı Bedrettin’i gösterdim, sizinle aynı isimdedir, size ayrıca başsağlığı dilemek istiyorum, diyerek vedalaştım.
Görüşme sırasında grubumuza tepside hatıra tespihler dağıtıldı, fincanda kahve ve çıkarken tatlı ikram edildi.
Ertesi gün Şam’da Jupiter Bilimevi üzerinde inşa edilen Umayyed (“Himaye eden” kendi adımın izleri oradadır) camisine girdiğimizde, hatırladım ki Bedrettin Hassun bizden dua istemişti, içimden öyle geldi, namaz kıldım, Suriye ve Türkiye için dua ettim.

*1916 da Rusya’nın da katıldığı bu emperyalist gizli anlaşma, 1917 devriminden sonra Lenin tarafından dünyaya açıkladı.

16.11.2011
Mahiye Morgül
(Suriye dosyası 5)

Hiç yorum yok: