Sayfalar

1 Aralık 2011 Perşembe

TEHLİKEYİ KÜÇÜMSEME GAFLETİNE DÜŞMEYELİM

Hızlı bir değişimin içindeyiz… Özünde; bu bir değişim değil dönüşüm. Sadece sosyo-politik bir dönüşüm de değil dayatılan!..Ekonomik-politik boyutundan öte, kültürel ahlaki dini etnik ne ararsanız var torbada!.. Yalan, iftira, çıkar, yalaka, gizli tanık, saptırma, kurgu… serbest!..
Mühendislik hesapları dışarıda özenle kotarılmış, biat ve sadakat erbabı sayesinde meclis çoğunluğu sağlanmış, yürütme, yasama, yargı tek elde toplanmış; muhalefet susturulmuş; halk yıldırılmış; korku ve tehdit tezgahları kurulmuş… Velhasıl ortam dönüşüme hazır!.. Tam gaz; durmak yok yola devam!..
*****
Başbakan; Karadeniz Ekonomik Forumu’nda enerji politikalarını değerlendirirken diyor ki; “Libya’da yaşananlar bize değerli dersler verdi. Birileri Libya’ya baktıkça sadece petrol kuyularını gördü!.. İnsan unsuru göz ardı edildi!..”
Edebimizi takınarak biz de sormaz mıyız?..
- Öyleyse; Libya’ya baktığında sadece petrol kuyuları gören emperyalist güçlere niçin destek oldun!?; Efelenip, Nato’nun orada ne işi var diyen sen; on gün geçmeden inkar ettin kendini!.
- Onlar; petrol kuyularına bakıp insan unsurunu yok sayarken, seni “canbaza bak!” diyerek kandırırlarken, sen de kendi halkını, benzer “canmaza bak”larla oyaladın!. Aktörü müydün Libya saldırısının; , seyircisi mi!?.. Yoksa üst düzeyde bir görevlisi mi!? Bunu açıkla halkına!.
- Sadece Libya’da mı oynandı bu oyun!?..Daha önceki “baharlar(!)” neyin nesiydi!?
-Halkına sordun mu; Libya’da BOP adına yüklendiğin görevin meşruiyetini?
- Yıllar yılı, taparcasına bağlı kaldıkları liderlerinden; cop sokarak ahlaksızca intikam alan, kışkırtılıp desteklenmiş muhaliflere bavulla para gönderirken, aklın neredeydi; nerelere bakıyordun; ne ile meşguldün!..Daha başka biçimde de sorarlar soruyu günü geldiğinde!.

Samimiyetten uzak, her gün değişen farklı politik söylemlerin adı temiz ve ilkeli siyaset olamaz!..

Bu kadarla da yetinmiyor Sayın Başbakan; Libya’da petrol kuyuları için iştahı kabaranları; Suriye’ye gelince sessiz kalmakla suçluyor!..
-Sen kendin söylemedin mi; “Suriye bizim iç işimiz!” diye?
Al işte!ç.. ABD Suriye işini doğrudan sana devretti… İhale üzerinde kaldı!?..
Bir halkına sor bakalım, sana kalan bu ihalede gönüllü ortaklık yapacaklar mı!?
ABD Dışişleri Bakanı Bayan Clinton; bu ihalenin Türkiye üzerinde kaldığını bütün dünyaya, ilan etti de senden bir itiraz gelmedi!..Şimdi kalk altından!..Komşularla sıfır sorun bu muydu?
Seni; üstün liyakat madalyasıyla ödüllendiren, aile dostlarınızdan birisiydi Kaddafi!. Gitti!.. Diğer aile dostunuz Beşar Esat da gitti-gidecek!..Madalya ve aile fotoğrafları kalacak yadigar!

Siz de, biz de biliyoruz ki; bu gidişler, o kişilerin işledikleri günahların sonucu değil!..
Yıllar öncesinden mühendislik hesapları yapılmış, hazırlıkları tamamlanmış ve aralarında Türkiye’nin de içinde bulunduğu 23 ülkenin sınırlarını, günü geldiğinde değiştirmeyi amaçlayan Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulamaya konulmasıdır!.. İşte o gün bugündür!..

Korkumuz; yakın gelecekte, 23 Ülke içinde bulunan Türkiye’ye sıranın gelecek olmasıdır!.. Ülkemiz üzerinde başta, dinsel ve ırksal olmak üzere yapıla gelen her türlü kışkırtmaların son yıllarda yoğunluk kazanmış olması bu kuşkumuzu artırmaktadır.
Özellikle; hukuk kullanılarak; gerek ordu, gerekse demokratik ve ulusalcı kurum ve kuruluşların üzerine bu denli gidiliyor ve yıpratılıyor olması, kuşkularımızı kat be kat artırmaktadır!.. Bu güçlerdir, projenin ülkemizde uygulanması önündeki en büyük engel
Kaldı ki; tarihin her döneminde; emperyalist ve sömürgeci güçler, Türkiye topraklarının türklere bırakılamayacak kadar önem arzettiğini her fırsatta göstermişlerdir...
Bunun en son kanıtını Sevr’le yaşamadık mı!?..

Bu emeller karşısında sessiz kalmak, direniş göstermemek, uyanık olmamak gaflettir, dalalettir, ihanettir!..

İngiltere Başbakan’ı Çörçil’in, “bir damla kan bir damla petrol!” sözü üzerinden bir asırlık bir süre geçmiştir ama, söz önemini yitirmemiştir!..
Türkiye üzerinde oynanan oyunların altında da gerçekte aynı emellerin yattığını anlamamak, ancak iyi niyetli olmamakla açıklana bilir.
Emperyal güçler Türkiye topraklarında petrol olmadığına halkı inandırmışlardır. Yalan bu!..
Türkiye’nin bir petrol denizi üzerinde bulunduğunu söylemek asla hayalcilik değildir. Komşularla aynı kara parçasını paylaşan Türkiye’de petrol olmadığını söyleyenler, arama ruhsatlarını ellerinde tutmakta ve petrol buldukları kuyuları betonlarla kapatmaktadırlar!.. Yıllardır bu oyunun sürdüğü gayet açıktır!.. Ara sıra petrol bulunur seviniriz; arkası gelmez!..
Kayık kadar bir gemiyle Kıbrıs açıklarında petrol arama görüntüsü vererek halkı kandıranlar, asıl petrol sahalarını niçin göz ardı ederler!?
Türkiye üzerindeki en büyük oyunun asıl nedeni de; Başbakan’ın deyimiyle kabaran “petrol kuyuları” iştahı olamaz mı!?!..
Hele bir de buna, Güneydoğu Anadolu bölgesinin zengin su potansiyeli de eklenince, kabaran iştahlar için, ortam tam yağmalanması gereken “ballı börek” değil mi!?..
İştah kabarık; yağma büyük!..
Engel ise, Türk Silahlı Kuvvetleri ve ulusal güçlerin direnişi!..
Hedefe ulaşmanın yolu, engelleri aşmaktan, direnişleri kırmaktan geçer!. Doğanın kuralı bu!.

Türkiye üzerinde oynanan oyunların son perdesinde bugün ortaya konan bu oyun değil mi?!..

Ülkemiz; Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana, pek çok badireler atlattı. Ne var ki; Cumhuriyet dönemi boyunca bugünkü kadar büyük bir değişim-dönüşüm ve belirsizlik (kaos) ortamına sürüklenmedi!.. Değişim büyük, dönüşüm hızlı..
Sanki birilerinin acelesi var!..
Kimilerine göre bu dönüşüm ve değişim; bir gelişim; kimilerine göre ise, bir yıkım!...
Tarih ilerde bu dönemin tahlilini yapacaktır elbet; ama; yaşanan dönüşümün bir “gelişim” olmadığı da açık..
İleriye doğru bir dönüşüm, bir gelişimdir ancak.. Oysa bugün ülkemizde birilerince duyulan özlemin, verilen çabanın yönü bir gelişimi işaret etmemektedir!.. Son padişahın ülkeden kaçış tarihi, bir başka padişahın kutsanma tarihi olarak cumhuriyete bir ilk yaşatılmaktadır. Kutsanan padişah ise, Osmanlı’yı yıkıma götüren “açılımları” batının dayatmasıyla başlatan kişidir!..
Bu davranış, cumhuriyeti ve onun temel değerlerini saygısızlaştırmaz mı!?..

Anlı şanlı “ermeni açılımının da”; kardeşlik yutturmacasıyla yapılan ne idiğü belirsiz kürt açılımının da, bugünlerde sürdürülen, Dersim.. ve tezgahta hazır bekleyen diğer açılımların da… hedefi benzer değil mi!? Hedef tek, amaç ortaktır!.Cumhuriyet!.Atatürk!..Ulusal birlik!..
Bunun adını “gelişim” koymak akıl tutulması değilse nedir!?!..

Tehlike büyük; hedef açık!..
Teslim olmamanın ilk şartı, tehlikeyi görmektir!..
Başarının ilk şartı da tehlikeyi küçümsememektir!..
Atatürk, tehlikeyi gördü, küçümsemedi, başardı!..
Hem içerde hainlere, hem dışarda düşmanlara karşı elde etti bu başarıyı!..
Kazanılan bu zaferle de bizlere başarmanın ana hatlarını göstermiş oldu!..
En büyük eserim diyerek bizlere emanet ettiği bağımsızlığı, onurlu cumhuriyeti ve onun kurum ve kuruluşlarını hem hainlere, hem de düşmanlara karşı korumakla mükellefiz!..

Sokaklarda “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” diyerek tempo tutmak yetmez!.. Ötesi gerek!..

Mehmet Halil Arık
Emekli Eğitimci – DENİZLİ

Hiç yorum yok: